Dr Mahmut Şansal
Mersin Şehir Eğitim Araştırma Hastanesi, Gastroenteroloji Kliniği
1948 DSÖ Tüzüğü’nde sağlığın tanımı şu şekilde yapılmıştır: Yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması durumu değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal refah durumu şeklinde tanımlanmasından sonra
Sağlık kavramını temel insan haklarından biri olarak ele alan Ottawa Sözleşmesi, huzur, yeterli ekonomik kaynak, gıda ve barınma, istikrarlı bir eko-sistem ve sürdürülebilir kaynak kullanımını içeren bazı ön şartları vurgulamaktadır. Bu ön şartların kabul edilmesi, sosyal ve ekonomik koşullar, fiziksel çevre, bireysel yaşam tarzları ve sağlık arasındaki kaçınılmaz bağlantıları öne çıkarmaktadır. Bu bağlantılar, sağlığın teşviki ve geliştirilmesi tanımının merkezindeki bütüncül sağlık anlayışı için temel sunar.
Bugün sağlığın ruhsal boyutu giderek daha fazla tanınmaktadır. DSÖ, sağlığı temel insan haklarından biri olarak görmektedir. Buna göre tüm insanların temel sağlık kaynaklarına erişimi olmalıdır. Kapsamlı bir sağlık anlayışına göre, sosyal ve ekonomik koşulları ve fiziksel çevreyi yöneten tüm sistem ve yapılar, faaliyetlerinin birey ve toplum sağlığı ve refahı üzerindeki etkisine ilişkin sonuçları dikkate almalıdır.
Biyoistatistiksel Sağlık Teorisi (1977)
Christopher Boorse tarafından geliştirilmiştir. BST, "Sağlık, hastalığın olmamasıdır" klişesiyle ifade edilen, bilimsel tıptaki teorik olumsuz sağlık fikrinin net bir analizini amaçladı. BST'nin amacı, Batı tıbbının temel teorik kavramı olduğunu iddia ettiğim normal-patolojik ayrımı analiz etmektir. Hastalık: Normal işlevsel yeteneğin bozulması, yani bir ya da daha fazla işlevsel yeteneğin tipik etkinliğin altına düşmesi ya da işlevsel yetenekte çevresel etmenlerin neden olduğu bir sınırlamanın olduğu bir tür içsel durumdur. BST'ye göre A, ancak ve ancak A'nın tüm organları normal şekilde çalışıyorsa tamamen sağlıklıdır.
Zararlı İşlev Bozukluğu Analizi - 1992
Jerome Wakefield tarafından geliştirilmiştir. Wakefield'ın zararlı işlev bozukluğu analizi (HDA), hastalığı kavramsallaştırırken doğal ve değer yüklü fenomenleri bütünleştiren hibrit bir model oluşturur. HDA, 1 - Bir durum zarara neden olursa (kişinin kültürünün standartlarına göre değerlendirildiği üzere) bir kişinin bir rahatsızlıktan/hastalıktan muzdarip olduğunu iddia eder. 2- kişinin içsel, doğal süreçleri normal işleyişini yerine getiremezse (evrim tarafından belirlenen standartlarla değerlendirildiği üzere).
Sağlığın Holistik teorisi -2007
Nordenfelt Lennart tarafından geliştirilmiştir. Bütünsel Sağlık Teorisi'nin (HTH) kendi versiyonumda verilen sağlığın tanımı: A kişisi ancak ve ancak standart koşullar altında tüm hayati hedeflerine ulaşma yeteneğine sahipse tamamen sağlıklı olarak kabul edilecektir. Boorse için kanser bir hastalıktır çünkü deneğin hayatta kalmasına istatistiksel olarak normalin altına indirir. Holistik teoriye göre de kanser bir hastalıktır çünkü bu hastalığı taşıyanın sakat kalmasına ve acı çekmesine neden olma eğilimindedir.
Bütüncül kriterler tarafından seçilen bazı hastalıklar, Boorsian olanlar tarafından hastalık olarak sayılmaz. Bir kişi, bu durum kişinin hayatta kalma olasılığını düşürmeden, içsel bedensel nedenlerle acı çekiyor ve sakat olabilir.
İşlevselcilik – 2012
Sağlık teorisyenleri bu noktaya kadar yalnızca bir organizmanın içinde bulunabileceği sağlık durumunu tanımlamaya odaklandılar. Daha sağlıklı bir ilişki tanımlayarak işe başlayacak olan karşılaştırmacı bir sağlık teorisi olasılığını gözden kaçırdıklarını iddia ediyorum. bundan daha fazlası iki organizma veya aynı organizmanın iki olası durumu arasında geçerlidir.
Sürdürülebilir işleyiş kolaylığı (ease) - 2020
Julian M. Saad tarafından geliştirilmiştir. "Sağlık", işleyiş kolaylığının sürdürülebilmesi durumudur. Bir "hastalık", kolaylığı önleyen (dis – ease) uzun süreli bir işlev bozukluğu durumudur. "Sürdürülebilir işleyiş kolaylığı"nın dikkate alınması, tüm "hastalıkların" kötü olmadığını (yani, akut hastalık/strese maruz kalmanın uzun vadede sağlıklı işleyişi sürdürdüğünü) düşünmemize izin verecektir.
Sağlık, birden çok düzeyde sürdürülebilir işleyiş kolaylığından doğar. Bu işleyiş kolaylığı, hücre, benlik ve toplum düzeyinde aynı anda gözlemlenebilir.
Sağlık, birincil amacı ilgili düzeyde sürdürülebilir işleyiş kolaylığı sağlamak olan sistemlerden doğar. Sistemlerin her seviyede, o seviyede sürdürülebilir işleyiş kolaylığı oluşturmak amacıyla var olduğunu öneriyoruz. Bağışıklık sistemi, bireyin sağlık davranışları sistemi ve sosyal sistem sırasıyla hücrelerde, benliklerde ve toplumlarda sürdürülebilir işleyiş kolaylığı sağlayan sistemler olarak gözlenecektir.
Her sistem, bir düzeyde sürdürülebilir işleyiş kolaylığı oluşturmak için iki genel işlev kullanır - çeşitlilik ve kesinlik. İşlevselci bakış açısı, sistemleri işlevlerine göre gözlemlememizi sağlar. Biyolojik bağışıklık sistemi, konakçı savunma fonksiyonları ile mikrobiyota fonksiyonlarının bir bütünleşmesi olarak görülecektir.
Sağlığa, kesinlik ve çeşitlilik sürdürülebilir işleyiş kolaylığı sağladığında bir sistem tarafından değer kazandırılır.
Sağlık kesinlik veya değişkenlik, sürdürülebilir işleyiş kolaylığını engellediğinde, sağlık sistem tarafından değersizleştirilir. Kesinlik ve çeşitliliği tanımlayarak, toplum sağlığında sürdürülebilir işleyiş kolaylığını daha iyi anlayabiliriz:
İşlevsel Çeşitlilik, işlevsellik kolaylığı yaratır (örneğin, akıcı ve değişken hareket, kişinin hareketinin kolaylığını ve değişkenliğini yansıtır); İşlevsel- Kesinlik, gelecekte de işlevsellik kolaylığını koruyabilecek yöntemlere öncelik verir (örneğin, her gün 20 dakika zorlu egzersizlere öncelik vermek, uzun vadede bedensel hareketlerde kolaylık sağlayabilir).
İşlevsel Olmayan- Çeşitlilik, şu andaki işleyiş kolaylığını engeller (örneğin uzun süreli oturma, sert hareketlere ve yüzeysel nefes almaya neden olabilir); İşlevsel Olmayan- Kesinlik gelecekte rahatlığı engelleyen yötemlere öncelik verebilir (örneğin, iş molalarında rahatlatıcı nefes almaya ve hareket etmeye odaklanmak yerine, rahatlamak için alkol içmeye karar verilir).
Sağlık Felsefesi Üzerine Güncel Çalışmaların Eleştirisi
Ölüm bu sağlık anlayışı açısından tanımsızdır. Uzun bir süredir ölüm konusunun tıptan sürgün edilmiş olduğu görülüyor. Ölüm sadece tedavi başarı değerlendirmelerinde "başarısızlık" kriteri olarak yer almaktadır.
Yaşam şekli değişiklikleri yerine tutum değişikliği şeklinde olması gerektiği vurgulanmıyor.
Tedavi yöntemlerinin uygulanma şeklinin ve aşırı tanı koyma gayretinin bireylerin sağlıklı olmak yeteneklerini ellerinden alacak hale gelmesi ve sağlık konusunda bireylerin üzerine düşen sorumluluğu yok etmesi söz konusu edilmemiştir.
Bu yaklaşımlar insanı parçalayan ve parçalarından şikayetçi hale getiren tıbbın analitik yaklaşımına engel olmamıştır.
Bu çalışmalarda sağlığın bozulmasında çevre şartlarının aşırı suçlanmasını engellemiyor. Kilo problemleri için sağlıklı yeme alışkanlıkları yerine mide küçültme ameliyatı önermek , reflü şikayeti için uygun şekilde beslenmek yerine endoskopik veya cerrahi yöntemlere başvurmak. Kişi sağlık ile ilgili sorumluluğunu kendi üzerine almadığında dişi çürüyen kişiler şeker yemeye, öksüren kişiler sigara içmeye devam eder ya da bilinmez sebeplerle vücudunun kaslarını şişirmek için kilolarca yükün altına girip eklemlerini aşındırabilir ve kaslarına zarar verebilir, en düşük tutkularının peşinden koşmaya ve elde edemeyişleri sonucunda depresyona girebilir vs.. Ve başlarına gelen hiçbir şeyden kendini sorumlu tutmamaya devam ederler.
Bu çalışmalarda yaşamın tıplaştırılması konusuna değinmiyor. Sağlığın Gaspı adlı kitabında Ivan Illich şöyle anlatır: "Tıp kurumu, denetlenemeyen bir otorite olarak, neyin hastalık olduğunu, kimin hasta olduğunu ve hastalara ne yapmak gerektiğini belirlediği zaman sağlığımız için büyük tehdit oluşturur. Bedenlerimiz üzerindeki hakkımıza tecavüz eder..." Bu bakış açısına göre "tıplaştırılan" yaşam, uzmanlar yardımıyla doğulup yine uzmanlar eşliğinde ölen insan hayatlarından ibaret hale gelmiştir. Hatta yaşlılık, doğum ve ölüm gibi doğal bir seyir içinde yaşantılanması gereken durumlar, üzerine tedavi geliştirilmeye çalışılan hastalıklar olarak algılanmaya başlamıştır. Örneğin yaşlılıktan dolayı ortaya çıkan görme bozuklukları, kamburluk, saç dökülmesi gibi durumlar birer hastalıkmış gibi tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Illich de benzer nedenlerle "tıp merkezli yaklaşımla insan vücudunun bir makineye ve hastalıkların da mekanik bir arızaya dönüştüğüne" değinir.
Bu açıklamalarda sağlığın bütünselliğinden sadece insanın hayattaki fonksiyonları değerlendirilerek bir bütünlük çıkartılmaktadır, insan bedeni ve işlevleri birlikteliğine ne kadar bütünsel anlayış denilebilir? Hastalıkların psikolojik durum ile ilişkileri aşikarken bu ilişkiyi sağlık tanımlarının içine hala taşıyamadık.
Duygu durumlarının beden üzerindeki etkileri örnekler vererek izah edilebilir olması gerekiyor, fonksiyonel barsak hastalıkları da inflamatuar barsak hastalıkları da kişinin duygu durumundan etkilendiği tıbbi pratiğin içinde görülen durumlardır. Duyguların beden üzerindeki etkisi ancak duyguların belli bir skalaya uydurulması ve "objektif" hale getirilmesi ile mümkün olacaktır. Skalaların durumu ne kadar doğru yansıttığı sorgulanmalıdır.
İstatistik biliminin verdiği verilerle yaşam olasılığı çok düşük vakalarda beden bütünlüğünü bozucu müdahalelerin ne kadar "sağlık" verdiği tartışılmamıştır.
Yaşam süresinin mümkün olduğunca uzun olma gerekliliği tabusu ve yaşamın sınırında olan hastaların bakımından sorumlu olan çalışan ve aile yakınlarının yaşadıkları demotivasyon ve düştükleri anlamsızlık ve sağlıksız durum dikkate alınmamaktadır.
Kaynaklar
Sağlığın Teşviki ve Geliştirilmesi Sözlüğü (Health Promotion Gloassary), DSÖ, Sy 1
Saad, Julian M.,Prochaska James O., A philosophy of health: life as reality, health as universal value, palgrave Communications
Nordenfelt Lennart, The Concepts of health and illness revisited, Medicine, Health Care and Philosophy (2007) 10:5-10,
S. Andrew Schroeder, Rethinking Health: Healthy or Healthier than?, Brit. J. Phil. Sci. 0 (2012), 1–29
E. Pellegrino, D.Thomasma, A Philosophical Basis of Medical Practice (1981)
Komentáře